8 Mayıs 2012

Sosyal Medya Perhizi

Cehennem gibi bir dört ay geçirdim sevgili Escape from the Cage okurları. Hala daha da taşlar yerine tam oturmuş değil. Bilmiyorum özlediniz mi, merak ettiniz mi, "Noluyo lan bu adama, bi sesi soluğu kesildi" dediniz mi?

Olay şu; yaşamında keyif aldiğin şeylere ket vurulduğu anda içinden hiçbir şey yapmak gelmiyor.

Yazacak bir şey yaşamadığında da, sırf yapmış olmak için yazmak, saçma oluyor.

Bende durup bekledim. Her gün, her saniye bekledim.

Beni blogumdan ve hatta diğer bütün sosyal medya araçlarından koparan bu koca şehrin karmaşasına alışmayı, çığrından çıkmışçasına üzerime yığılan iş yükünü def etmeyi bekledim.

Sonuç: Bi bok degismedi.

Yada etkili bir degisim degildi.

Ya da ben o kadar dejanere oldum ki, artık değişim meğişim fark etmiyorum.

...

Yani, diyorum ki, maaşallah Istanbul'a geldim geleli kafam ..kildi ve ..kilmeye de devam ediyor.

İki büyük fuar, tonlarca fazla mesai, saatlerce yol, kar kış, yağmur çamur, gerginlik, sinir, stres derken, hepsinin tavan yaptığı bir dört ayı geride bıraktık.

En son anladim ki, şehrin karmaşasının dineceği yok. Bari ben kendimi sakin tutayım dedim. Sonunda, İstanbul'a yapmaya geldiğim seyleri hayata geçirmeyi umuyorum. Bunun içinde sadık bir blog yazarı olmak da var.

Bekleyip göreceğiz, zamanla İstanbul bana başka neler getirecek.

İnşallah daha fazla yamuk yapmaz.

Amin.