8 Ekim 2011

Lüzumsuz İşler Haftası...

Ve o gun geldi... Sonunda, Blogger'in iphone app'i sayesinde, evimin konforunda, bilgisayarin karsisinda cayimi yudumlayarak degil, kizgin bir gunun ortasinda, kafami metro camina yaslamis giderken de bloguma duygularimi aktarabiliyorum. Mobil bir psikolog tasimak gibi bisey bu.

***

Psikolog demisken bugunlerde kafam baya luzumsuz islerle mesgul. Ozellikle bu haftanın, belirli günler ve haftalar takvimine luzumsuz isler haftası olarak kazınmasını talep ediyorum. Hafta basindan beri askerligimi bi tecil ettiremedim. Pazartesi hala daha o isle ugrasıyor olucam. Daha onceki yazilarimdan okumus oldugunuz Metris'le olan carpik iliskimi zor bela sonlandirdim. Son bir alacak isi icinde kavga ettim ve bu defter kapandi. Ama butun bu luzumsuz islerden daha öte, sıkıntılı bir is munasebeti icinde oldugum, munasebetsiz bir insanla, munasebetsiz bir para mevzusu uzerine, gayet munasip bir tartisma icine girerek hakkimi savunmak zorunda kaldim. Gerekli bir savasti... Sonuc: Hakkım olani aldim.

***

Bu haftanin uzucu bir diger olayi, Steve Jobs'in ölümüydü. Hastaligini bilen, bilincli bir hasta olarak hareket eden ve olumden korkmadigini dusundugum bir insan olmasina ragmen, dunyanin kaybettigi deger o kadar buyuk ki, insan uzulmeden edemiyor. Ozellikle bizim gibi Apple urunlerini seven bir ailede, Jobs icin bol bol rahmet okunduguna emin olabilirsiniz. Belki de ablam, gullu kitabi acip yasin bile okumustur.

***

Su dönemlerde itiraf etmeliyim ki bir yön-eylem sorunum var. Gecirdiğimiz yaz, benim icin pek de beklediğim gibi gelişmedi. Kesinlikle kötü bir yaz değildi, aksine dinlenme, gezme tozma babinda baya bir keyif vericiydi. Demek istediğim planlamasini yaptigim ve kesinlestirdiğim bazı seyler vardı, ama sen ne kadar kesinlestirirsen kesinlestir, her seye burnunu sokan su "dış etkenler" yine gelip benim yaz planlarima da burnunu soktu. Bu nedenle, kendimi hic hazırlamadığım mezuniyet sonrası psikolojisine de bir anda daldım.

***

Hayata dair, oncelikli olarak ne yapmam gerektiğine karar veremiyorum. Piramidin tepesinde ben varım. Bir alt basamakta, İs, Hayaller, Askerlik var. Fakat bununla da bitmiyor. İs kısmı kendi içinde de alt basliklara ayriliyor: Grafik Tasarim, Kamu Yonetimi... Yaz basinda kafamda gayet net bir sekilde Grafik Tasarım olan bu tercih, Metris'in beni allak bullak etmesi ve sonrasında gelen piyasa durgunlugu nedeniyle biraz şaibe kazandi. Ve ben lisans egitimimle ilgili olan meslek dallarina da basvurmaya basladim. Hatta gecen gun KPSS, İdari Hakimlik Sinavlari vs. arastirdim. Hayaller sekmesini hic sormayin, o kadar karisik ki ben bile cozemiyorum. Askerlik ise bu tercihlerin arasında cikar yol bulamayip "Beni issiz bir adaya terkedin" deme seklim.

***

Yine de dun, az cok bir karara varabildim. Daha soylemek icin erken, cünkü hala daha tartip düsünüyorum. Ama karar verdigimde bunu duyacaksiniz. Umarim bu sürec kisa sürer.

Simdilik bu kadar.