22 Şubat 2011

Kararsızlık...

Kararsız bir insan olduğum gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceğimi merak ediyordum. Bu merakım son buldu...

Her şey, pek de dinlenmiş bir şekilde sonlandıramadığım bu haftasonu başladı. Soğuk kış sabahlarında, kıyafet hazırlama derdinden kurtulmak için, üniforma sistemine geçeli neredeyse 1 ay oldu. Her sabah, gardrobumun derinliklerine inmeden, iceberg'in görünen kısmından, kapşonlu sweet'lerimi ve hayat kurtaran kot pantolonumu çekip giymek, artık benim için bir sabah sporuna, bir geleneğe, bir ritüele dönüşmüştü. Son iki haftadır, onu bile kendim yapmayıp, annemin seçip çıkardıklarını giyecek kadar, miskin, bedbaht bir halde olduğumu anlayınca, haftasonu ani bir gazla odamı toplayıp, havaların değişime uğradığı şu dönemde, kendime bir çekidüzen vermeye karar verdim.

Bütün pazar sabahını kapsayan oda temizliğinin son demlerinde, karşımdaki duvarın 1,5 yıldır haddinden fazla boş olduğunu, her seferinde, "Buraya bi pano, bi tablo, bişey lazım" dediğimi, daha sonrasında da "Lan ne para vericem, kendim yaparım" diyerek photoshop'un başına her geçişimde, terzinin kendi söküğünü dikemediği gerçeğiyle yüzleştiğimi hatırladım.

Neyseki annem, tavşanın yuvasına kaçma hızını 500 metre yüksekten algılayan kartal gibi, karşısındaki insanın gaza gelme ve gazdan çıkma anlarını hızlıca algılayan ve bu kısıtlı süreyi başarıyla kullanan bir insan olduğundan, pistollerimde meydana gelen alevlere, tam gaz destek vererek, hamlesini yaptı: "Şu duvarına bi pano yap!"

Emir büyük yerdendi. Bense çoktan gazımı almıştım.

Pazartesi sabahında, ofiste geçen rutin açılma seansları esnasında, bilgisayarımda "Pano" klasörüyle sakladığım fotoğraflara bir göz gezdirdim. "Ama Hayır!"dı... "Bu fotoğraflar olmaz!"dı... "Madem bir pano yapıyorum, bu en güzeli olacak!"dı...

Öğle saatlerindeki işlerimizi hallettikten sonra, internette kapsamlı bir arama başlatarak, odama en uygun fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bu esnada Atilla*...

Atilla Sancaktar: İş arkadaşım, 29 yaşında, Almanya doğumlu, Üç kardeşin en küçüğü, 4 yıllık evli.
Genel Özelliği: Sinirlerini aldırmış gibi hareket etmek ve çevreye karşı olabildiğince hoşgorülü davranmak...
Olumsuz Özelliği: Dalgınlık, Dinlememe, Dinlediğini unutma...
Özel Yetenek: Tasarım, Futbol, Müzik.
Dip Not: Bir yüksek merciiye göre "Atilla Sancaktar" ismi 10 üzerinden 9 puanı hak eden uyumlu bir isim-soyisim örneğidir...
Ünlü sözü: Yaparız abi...

...Bu esnada Atilla, içinde bulunduğum uğraşa, tarafımca dahil edildi ve karşısına çıkan her fotoğrafa bıkmak bilmeden, tek kelimelik yorumlar yaptı: "Güzel, güzel, güzeel"... Ama daha sonra, kendimden yıllarca sakladığım bir hakikati, bir katilin soğuk kanlılığıyla ve kendinden emin gülümsemesiyle karşıma çıkardı: "Amma kararsızsın Yiğit. Yap geç işte bi tane. Sende aynı Başaran* gibisin...

Başaran: Atilla'nın kayınbiraderi, benim arkadaşım...
Genel Özelliği: -
Olumsuz Özelliği: -
Özel Yetenek: -
Dip Not: -
Ünlü sözü: Ne içiyoz abi...

...Sende aynı Başaran gibisin, onun odasına yaparken de iki saat seçememişti. En son ben karar verdim. Öyle kabul etti. O da onu bekliyomuş :) "

Bu acı gerçeği hemen kabullenemedim tabii ki, Atilla'ya ardı sıra yaptığım açıklamalar, aslında çok kararsız olmadığım, ama yapmışken iyisi olsun istediğim, hatta daha sonra kendi tasarımımda kusurumu görüp takılmamak adına, hali hazırda bir şeyler kullanmak istediğim, belki o bi şeyler yaparsa daha çabuk benimseyebileceğim vs. vs. konular arasında gitti geldi.

En son, sessiz ve derinden, dışarıya hiçbir tüyo vermemeksizin kabullendim: "Ben son derece kararsız bir insanım." Gözümü karartıp atılmak gibi bir tecrübem hiç olmamış. Hayatımdaki en ufak değişimi bile, planlamadan gerçekleştirmiyorum (Örnek ortada, odamın bir duvarı). Akışına bırakmanın nasıl bir rahatlık olduğunu ise hiç bilmiyorum...

Aradan geçen bir saatte, 2 güzel çalışma buldum, üzerinde biraz oynama yaptım ve Ati'nin yardımıyla (bana kalsa daha çok uzardı) netleştirdim.



Bu çalışma'nın üzerine, Tennesse Williams'ın çok sevdiğim bir sözünü yazdım.


Bu çalışmanın üzerindeyse, Albert Camus'nun bir sözü var.

Çalışmaları sonlandırdıktan sonra, farklı bir gözden yorum almak için seslendim: Burçin!*

Burçin Balaban: İş arkadaşım, 23 yaşında, iki kardeşin küçük olanı...
Genel Özelliği: Hayattan son derece masum beklentiler içinde olan, fakat en ufak bir olumsuzlukta kükrercesine hakkını savunmaya girişen, adaletli kişilik...
Olumsuz Özelliği: Pire için yorgan değil, tüm karyolayı yakmak...
Özel Yetenek: Kavga ortamında ezici üstünlük sağlamak...
Dip Not: En büyük silahı telefonudur.
Ünlü sözü: Bilemedim ben onu...

Bilemedim ben onu... Evet Burçin'de kararsız biri...

Gel gör ki biz kararsız insanlar, kendimize ait bir karar sürecinde ne kadar kararsızsak, başka birisinin kararsızlığında, eğriyi doğruyu olabildiğince net görme özelliği gösterdiğimizden, Burçin'den tam da beklediğim cevabı aldım: "Gayet güzel."

Derken, içerden Serhat Abi seslendi: "Şu eleman ilanını versek mi?"
Msn'den ablam yazdı: "Şu işi ne yapsam?"
Atilla seslendi: "Sigara mı içsek?"
Burçin kendi kendine sordu: "Bu akşam spora gitsem mi?"
Annem aradı: "Ne pişireyim?"

Kararsızlık baki efendim. Herkes farklı dozajlarda olsa da kararsız kalabiliyor... Ve her ne kadar, başkalarına sorma gereği duysa da, herkes en sonunda kendi başının dikine gitme kararlılığını gösteriyor...