12 Aralık 2010

Serseri Mayınlar

7 yaşından beri sinemaya düşkün bir insanım. İlgim, Hollywood sinemasıyla başlayıp, yavaş yavaş daha bağımsız yapımlara, Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu sinemasına kadar genişledi ve gün geçtikçe beni bu sektöre girmeye zorluyor.  Kamu Yönetimi, son sınıf öğrencisi olduğum şu yılda, tüm arkadaşlarım gibi KPSS'ye çalışmak yerine, İleri Oyunculuk Yüksek Lisans Programlarını araştırmamın sebebi de yine bu ilgi.

Fakat şimdilik bahsetmek istediğim, geleceğe dair planladıklarım değil. Bahsetmek istediğim bir film: 
"Mine Vaganti - Serseri Mayınlar". 

İzlediğim bazı filmleri tekrar tekrar izlemekten büyük zevk alıyorum. Çünkü bir filmi izlerken beni filme bağlayan şey, filmin atmosferi oluyor. Oyuncuları, aksiyonlu sahneleri vs. değil, filmde hakim olan renk, müzikler ve sanatsal kamera kullanışı ile oluşan atmosferi aklımda kalıyor. Ve ne zaman o atmosferin bende çağrıştırdığı psikolojiye bürünürsem, açıp o filmi tekrar izliyorum. Ferzan Özpetek'in bütün filmleri de kendine has farklı atmosferler barındırıyor.

"Cahil Periler"in ılık şehir havası ve teras katı, "Karşı Pencere"nin koyu lacivert rengi, "Hamam"ın ise buram buram kokan İstanbul'u var. 

En son izlediğim Ferzan filmi olan Serseri Mayınlar ise görmeden durulamayacak bir şehirde çekilmiş: Lecce'de. 

Filmde, yönetmenin diğer filmlerinde de hakim olan eşcinsellik teması yer alıyor. Farklı olan yanı ise, filmin komedi türünde olması. Ve şunu anladım ki, Ferzan Özpetek, komedi unsuru da filmlerinde çok iyi yansıtabiliyormuş. 


Filmin konusuna gelince: Ailesinin, Roma'da İşletme okuduğunu düşündüğü, aslında yazar olma hayaliyle Edebiyat Bölümü'nden mezun olan Tomasso (Riccardo Scamarcio), makarna üreticisi olan ailesinin yanına Lecce'ye gelir. Amacı, ailesine hayallerinden ve eşcinsel olduğundan bahsetmek ve sonrasında Roma'ya sevgilisinin yanına dönmektir. Fakat tam bu sırlarını açıklayacağı sırada, abisi Antonio'nun (Alessandro Preziosi) ailesiyle paylaştığı bir sır sonucu olayların seyri değişir. Sonrasıysa, görüntüleriyle, esprileriyle, mekanlarıyla, filme apayrı bir güzellik katan Alba (Nicole Grimaudo) karakteriyle ve mükemmel müzikleriyle -öyle ki soundtrack albümü üst üste defalarca dinlenebilir- seyircisine harika bir film sunuyor.

Filme dair en çok hoşuma giden öğe ise, yaşlı kadının hikayesi ve olaylara kendine has yaklaşımı. "Normal mi dedin. Ne korkunç bir kelime." cümlesi beni benden almış ve öylesine bir keyif katmıştır ki özellikle, basmakalıp düşüncelerle ve önyargılarla izleyenleri sarsmak için kullanıldığını düşünüyorum.


Özetle Serseri Mayınlar, izlenmesi ve izletilmesi gereken bir filmdir. Öyle ki, favorim olan Ferzan Özpetek filmleri sıralamasında, bir çoğunu aşan bir sıçrama yapmış ve ikinci sıraya konmuştur. Bir numaradaki film Cahil Periler olduğundan, ikinciliği de oldukça yüksek bir başarı olarak değerlendirebilirsiniz.